Ana içeriğe atla

Talat Paşa ve 15 Mart'ta Meydana Gelen Olaylar

 


Günün Portresi

Talat Paşa

 “Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan, benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir!”

Talat Paşa 1 Eylül 1874 yılında Edirne’de, Sultanselim’in Kurşunlufırın mahallesinde küçük ahşap bir evde doğdu. Babası, Kırcaali kazasının Çepleci köyüne yerleşmiş Batı Trakya yörüklerinden Ahmet Vasıf Efendi, Talat Paşa doğduğu sırada Edirne'de sorgu yargıcı olarak görev yapıyordu. 

Talat Paşa, ilkokulu Vize’de okudu. Edirne’de Arasta çarşısında kavaf olan Sabri Bey’in himayesinde Edirne Askeri Rüştiyesini bitirdi. İki yıl Edirne Musevi cemaatinin Alliance İsraelité mektebinde Fransızca öğrendi; bu okulda bir yıl Türkçe öğretmen vekilliği yaptı. Sonradan iki yıl da Selanik Hukuk Mektebi’nde okudu; ancak bitirmedi.

Annesini ve ablasını geçindirebilmek için 17 yaşında, 1891’de Edirne Telgrafhanesi’nde bir süre para almadan, daha sonra 300 kuruş aylıkla kâtip olarak çalışmaya başladı. Bu görev, genç Talat’ın değişiminin ilk adımıdır. Kendini geliştirmek yanında, dünyadaki gelişmeleri de izleme imkanı buldu. Jön Türk hareketine ilgi duydu. Yurtdışında bastırılan, ülkeye gizlice gönderilen gazete ve kitapçıkları okuyor ve arkadaşlarıyla birlikte yayıyordu. 30 Temmuz 1896’da tutuklandı. 25 ay süren cezaevi günlerinde Balkan ülkelerinde yıllarca komitacılık yapmış siyasi tutuklulardan dinlediği deneyimler, onda yeni düşünce ufukları açtı.

Siyasi sürgün olarak Selanik’e gönderildi 1898’de bir süre Selanik ve Manastır arasında seyyar posta memuru olarak çalıştı. 3. Ordu’ya mensup genç subaylar, öğretmenler ve aydınlarla tanıştı. 1899’da Paris’teki Jön Türkler’le ilişkiye geçti. 1903’te Selanik Telgraf İdaresi başkâtibi oldu. Etkisi daha geniş bir çevreye yayıldı. En çok güvendiği on arkadaşıyla birlikte 1906’da Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Bir yıl sonra bu cemiyet, Paris’teki Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin birleşme önerisini kabul ederek Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti Dahili Merkezi Umumisi olarak adlandırıldı.

21 Kasım 1907’de memuriyetten çıkartıldı. Selanik Özel Ticaret Mektebi’nde müdürlük yaptı.

30 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki’den Edirne Mebusu seçildi. Meclisi Mebusan’ın birinci reis vekili oldu. 31 Mart ayaklanması üzerine Meclisi Mebusan’ın Yeşilköy’de toplanmasını o  sağladı. 1909’da İngiltere’ye giden mebuslar heyetinin başkanıydı. Bu görevle yurtdışındayken 8 Ağustos’ta Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırlığı’na getirildi. İç olayların yoğunlaştığı bir dönemde siyasi muhaliflerinin şiddetli saldırıları üzerine 18 Şubat 1910’da istifa etti. 4 Şubat 1911’de kurulan Mehmet Sait Paşa Hükümeti’nde bu kez Posta ve Telgraf Nazırlığı’nı,  17 Şubat’tan sonra da vekaleten Dahiliye Nazırlığı’nı üstlendi.

1912’de Balkan Savaşı’nın ilanı sırasında Edirne’de bulunuyordu. Gönüllü er olarak orduya katıldı. Ancak yakınlarının itirazı üzerine İstanbul’a döndü. Balkan yenilgisinin ardından İttihat ve Terakki’nin Kâmil Paşa Hükümeti’nden tekrar iktidarı ele almak amacıyla düzenlediği Babıâli Baskını’na (23 Ocak 1913) öncülük etti. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra da Said Halim Paşa Kabinesi’nde yeniden Dahiliye Nazırı oldu. 1915 yılında Ermenilerin tehcir edilmesi nedeniyle Batı kamuoyunda “soykırım yapmak”la suçlandı ve “bir numaralı Ermeni düşmanı” ilan edildi. Bütün Batı basını saldırıya geçti.

Talat Paşa, 1917’de Sadrazam Said Halim Paşa’nın görevinden istifa etmesi üzerine Sadrazamlığa getirildi. Arkadaşları onun keskin bir zekâ ve üstün bir yeteneğe sahip olduğunu söyler. Bitmek tükenmeyen bir sabrı var. İttihat ve Terakki’nin kuruluşunda, güçlenmesinde ve yönlendirilmesinde tayin edici bir görev üstlendi. Onu çok yakından tanıyan Hüseyin Cahit Yalçın’a göre “Eğer Talat Paşa olmasaydı İttihat ve Terakki olmazdı. O, örgütün kubbe taşı, çimentosu ve temeliydi”.

Selanik’in kahvelerindeki Talat ne idiyse, Nazır Bey ve Sadrazam Paşa olduğunda da öyle kaldı. Sadrazam tayin edildiğinde Sultan Reşat’a “Çok istirham ederim, bana vezaret rütbesi tevcih buyurmayınız. Memleket ve makam saltanatlarına hizmet için öyle zamanlar ve vaziyetler olur ki, bu unvan benim hareket serbestime ve her yere girip çıkmama engel olur” der. Aslında “paşa” olarak kahveye nasıl gidecek, onun kaygısında. “Alışırız, belki sonradan çıkmak zor olur” diye sadaret konağına taşınmıyor. Yerebatan’daki kendi kiralık evinde kalıyor. Padişah bir gün Talat Paşa’ya “Evin yok, bir ev tedarik edersen ben de yardım ederim” diyor. Talat Paşa, padişahın yanından ayrıldıktan sonra başmabeyinci ve başkatip Ali Fuad’ı (Türkgeldi) çağırıp şöyle der:  “Parasal yardım kabulü, benim prensibime uygun değildir. Eğer zatı şahaneleri bu fikirde ısrar edecek olursa, kendisini gücendirmeksizin önünün alınmasını sizden bilhassa rica ederim.”

 “Belki bir gün paramız da bulunmayabilir” diye, arabaya değil, tramvaya biniyor ya da yürüyor. İttihat ve Terakki merkezine gittiğinde, sadrazam olmadan önce yaptığı gibi, öğle yemeğinde ekmek, peynir ve kavun yiyor. Birinci Dünya Savaşı’nda halkın sofrasında süpürge tohumundan ekmek varken, Talat Paşa’nın da evine vesikayla aynı ekmek alınıyor. Bir gün Askeri Levazımat Umumi Reisi Topal İsmail Hakkı Paşa evlerine geliyor. Sadrazam’ın evinde bu çamur gibi ekmeğin yendiğini görünce, ertesi gün Paşa’nın evine bir torba beyaz ekmek yolluyor. Talat Paşa, akşam yemeğinde 90 yaşındaki annesi ve eşi Hayriye Hanım’la birlikte sofraya oturur. Bu beyaz ekmekleri görür görmez en küçük dilimine kadar hepsini toplattırır ve İsmail Hakkı Paşa’ya geri gönderir: “Biz, ekmeğimizi mahallemizin fırınından vesikayla alıyoruz. Bu ekmeğe ihtiyacımız yok.”

Nazırlığı sırasında seyahatler için aldığı harcırahların artanını geri verince, görevli memurun belli ki ilk kez başına böyle bir iş geliyor. Uygulamanın böyle olmadığını söylemesi üzerine Talat Paşa'dan şu cevabı alıyor: Ben hakkım olmayan parayı almam!

Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın İtilaf devletlerinden ateşkes istemesi üzerine (Ekim 1918), yeni kurulan Ahmet İzzet Paşa hükümeti Mondros Mütarekesi’ni (30 Ekim 1918) imzalarken, İttihat ve Terakki Fırkası da 1 Kasım 1918 Cumartesi günü son kongresini topladı. İtilaf devletleri artık İttihatçı avı başlatmışlardı. Talat Paşa, bir konuşma yaptı ve siyasi hayattan çekildiğini açıkladı.

Aynı gece saat 23.00’te, Enver ve Cemal Paşalar ve diğer İttihat ve Terakki önderleriyle birlikte gizlice yurtdışına çıktı. Talat Paşa zor ikna edildi. “Saklanırım, beni nereden bulacaklar? Ben vatanımdan ayrı, uzak yaşayamam. Vatandan uzak yaşamaktansa, ölmek daha iyidir” diyordu.

Ayrılmadan önce Sadrazam İzzet Paşa’dan görüşü sorulur, onayı alınır. O da düşman işgali altındaki bir İstanbul’da kalmalarının yararı olmayacağı düşüncesindedir. Talat Paşa, Sadrazam’a yazdığı mektupta şöyle der: “Millete karşı hesap vermek ve muhakeme olunarak tayin edilecek cezayı büyük bir cesaretle çekmek isterim. İşte zatı fehimanelerine söz veriyorum. Memleketin yabancı nüfuz ve tesirinden kurtulduğu gün, ilk telgrafınıza itaat edeceğim.”

Önce Odesa’ya, ardından Almanya’ya geçti. Ali Sai takma adıyla Berlin yakınlarındaki Charlottenburg’a yerleşti. “Sai” çalışan, haberci, postacı demek. Burada Anadolu’daki gelişimini yakından izliyordu. "Milli mücadele başarıya ulaşacaktır, çünkü milli sınırlar dışında, Türk milletinin hakikaten sahip olduğu topraklar dışında emel beslemiyor. Bu toprağın sınırları milli misakla çizilmiştir."

Divanı Harbi Örfi’den gıyabında mahkûmiyet kararı çıkar. Savunmasını hazırlar ve Berlin’de bastırır. Savunmasını şöyle bağlar; “Şimdilik gurbette bu kadar yeter. İnşallah kurtularak vatana dönüşümüzde mazimizin bütün hesaplarını millete açık alınla vermek boynumuzun borcudur. Zaten bundan sonra Allah’tan başka bir isteğim de yoktur!”

Talat Paşa, 15 Mart 1921’de Sogomon Teyleryan adlı bir Ermeni tarafından evinin önünde katledildi ve Berlin’deki Türk mezarlığına gömüldü. Berlin’deki mahkemede Talat Paşa’nın katili “Ermeni soykırımı sırasında ailesinin öldürüldüğünü, bu nedenle cinayet işlediğini” ileri sürdü. Davaya katılan Türk tarafının tanıkları dinlenmesine bile gerek duyulmadan Teyleryan beraat ettirildi.

Talat Paşa’nın cenazesi 25 Şubat 1943’te İstanbul’a getirilerek büyük bir törenle Şişli’de Abideyi Hürriyet tepesinde toprağa verildi.

Allah Rahmet Eylesin. Mekânı Cennet Olsun.

Not: Posta ve Telekomünikasyon Tarihinden Portreler kitabımdan özetlenerek alınmıştır

 

15 Martta Meydana Gelen Olaylar

 

1585- Özdemiroğlu Osman Paşa Şark Serdarlığına atandı

1650- Venedikler Çanakkale Boğazını abluka altına aldı.

1919- İstanbul'da Arnavut Teavün Cemiyeti kuruldu. Demek, Londra Konferansı'nda dışarda bırakılan toprağın Arnavutluk’a katılmasını, muhtaçlara yardımı amaç ediniyor. Başkan Nezir Bey, 17 Mayıs 1921'de yayımlanan demecinde "Arnavutluk hiçbir zaman Ankara dolaplarına alet olmayacaktır" diyecektir.

1920- İngilizlerin Tiflis temsilcisi Mr. Wardrop, dışişlerine gönderdiği yazıda "Majestelerinin hükümeti, Bolşeviklerle Türklerin arasını mutlaka açmalıdır" dedi

1920- Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına Kılıç Ali, Urfa Kuvayı Milliye Kumandanlığı'na acele ve gizli kaydıyla gönderdiği yazıda, Fransızlarırı, Antep'e saldırmak için hazırlık yaptıklarını bildirdi.

1921- Talat Paşa Salamon Tayliyran adındaki bir Ermeni terörist tarafından Berlin'de vurularak şehit edildi.

1921- Koçkiri İsyancıları üzerine gönderilen öğüt kurulu, aşiret başkanlarından Haydar Bey'in evine yerleşti. Kurul Başkanı Şefik Bey, aşiretlerden, 􀂢örüşmeler boyunca karekatın durdurulmasını istedi. Bazı aşiret başkanları toplantıyı terk ettiler.

1941 - Öykü yazarı ve çevirmen Tomris Uyar doğdu.

1955 - Tiyatro sanatçısı Muammer Karaca'nın yaptırdığı Karaca Tiyatrosu, İstanbul'da açıldı.

1961 - Turkish Daily News kuruldu. 3 Kasım 2008'den itibaren Hürriyet Daily News adını aldı.

1971 - Gazeteci ve oyun yazarı Cevat Fehmi Başkut vefat etti

1981 – Yayıncı, şair ve edebiyatçı Yaşar Nabi Nayır vefat etti.

1983 - Maliye Bakanlığı, Hisarbank ve İstanbul Bankası'na el koydu.

1989 - Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Galatasaray, Monaco takımı ile Köln'de bulunan Müngersdorf Stadyumu'nda yaptığı maçta 1-1 berabere kalarak, bu kupada yarı finale yükselen ilk Türk takımı oldu.

2001 - İstanbul - Moskova seferini yapan Tupolev Tu-154 tipi bir uçak, Çeçen korsanlarca kaçırıldı. Medine'ye indirilen uçağa, Suudi antiterör timlerince düzenlenen operasyonda, Türk yolcu Gürsel Kambal, Rus hostes Yuria Fomina ve bir korsan öldü.

2002 - Güneydoğu Anadolu Projesinin sulama tünellerinden T2 faaliyete geçti.

2011 - Suriye İç Savaşı'nın başlangıcı

 

Yorumlar

Son bir ayda en çok okunanlar