Günün Portresi
O
Kürtçü medyanın da, siyasi ümmetçi medyanın da hâla bir numaralı boy
hedeflerinden birisidir. Mustafa Muğlalı ne yapmıştır da, 71 yıldır Türkiye’nin
ve Türklüğün düşmanlarının hedefi olmaya devam etmektedir.?
1882
yılında Muğla’da dünyaya gelen Mustafa Muğlalı, 1901 yılında Harp Okulunu, 1904
yılında Harp Akademisini bitirdi. Balkan savaşına katıldı. 1. dünya savaşı
sırasında Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı.
Bugünkü
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın nüvesi olan Teşkilatı Mahsusa’da görev yaptı,
Onun devamı niteliğindeki Zabitan Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı.
Zabitân Grubu'nun bir müddet sonra adını değiştirdiği ve yine Muğlalı Mustafa
Bey başkanlığında Yavuz Grubu olarak faaliyetini devam ettirdiği
anlaşılmaktadır.Yavuz Grubu'nun mührü, Yavuz Sultan Selim'in resmini taşıyordu.
Kurtuluş
savaşına Tümen komutanı olarak katılan Muğlalı Mustafa, 1922’de Albay 1927’de
Tümgeneral oldu Soyadı Kanunu çıkınca, Muğlalı soyadını aldı.
23.Aralık.1930’da
Menemen’de Devlete Karşı ayaklanıp Genç Asteğmen Kubilay’ı şehit eden yobazları
yargılayan Harp Divanının başkanlığını yaptı. Yobazların Mustafa Muğlalı
düşmanlığının temelinde, bu mahkemenin reisliğini yapması yatmaktadır.
1931-1939
yıllarında 1. ordu komutanlığı, iki kez yüksek askeri Şura üyeliği ve 1943-1945
yılları arasında da 3. Ordu Komutanlığı yaptı. Mustafa Muğlalı’nın haksızlığa
uğramasına, 20 yıl hapse mahkûm edilmesine yol açan olaylar bu görevi sırasında
cereyan etmişti.
1940’lı
yıllar... İkinci Dünya Savaşı yılları, ülkede yokluk yaşanıyor. İngiliz,
Fransız, Alman, Rus ve İran casusları ülkede cirit atıyor. Doğu Anadolu ülkenin
diğer kesimlerine nazaran daha karışıktır. Ruhlarına hainlik yerleşmiş bazı
insanlar iyice azmışlardı. Yabancı ülkeler lehine casusluk iddiaları her gün
ilgili makamlara ulaşıyor. Devlet bölgede sıkıyönetim uyguladığı halde
hırsızlık, kaçakçılık, eşkıyalık, soygunculuk, ırza tecavüz eylemleri
engellenemiyor. Casus mu, hain mi, eşkıya mı olduğu belli olmayan bazı gruplar,
bölgede güvenlik sağlamak için canla başla çalışan askerleri de pusuya
düşürerek şehit ediyorlar ve kendilerine kucak açan Irak ile İran’a kaçıp bir
süre saklandıktan sonra tekrar bölgeye dönüp eylemlerine devam ediyorlardı. Bu
çeteler, Türkiye’den büyük ve küçükbaş hayvanları çalıyor, o sıralarda fiilen
Rusların kontrolünde olan İran’a götürüp satıyorlardı. Bu eşkıyalar Rus ve İran
makamlarınca da korunuyordu.
Bölgedeki
karışıklıklar artınca Orgeneral Mustafa Muğlalı, çok deneyimli ve disiplinli
bir asker olduğu için Üçüncü Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'na getirilir.
Hayatı savaşlarda geçmiş olan Muğlalı Paşa işi çok sıkı tutar, canilere karşı
amansız bir mücadele başlatır ve birtakım tedbirler alır. Bu tedirlerler
arasında; Siirt’teki gezici Jandarma Taburu’nun bu bölgeye kaydırılması,
çobanlar silahlandırılması, gezici ekipler kurulması da vardı. Ayrıca, Paşa,
eşkıyanın sınır ötesine kaçmasını önlemek için de emrindeki birliklere Irak ve
İran'a kaçan eşkiyayı takip etme ve gerekirse vurma emri verir.
1943
yılında Van'ın Özalp İlçesi'nin sınır bölgesinde İran'a kaçmaya çalışan bir
grup, güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılıyor. Çatışma çıkıyor ve dur emrine
uymayan kürt eşkıyalardan 33 tanesi öldürülür..
Bu
olaydan sonra bölgede az da olsa sükûn sağlanır. Bölge halkı Paşa’ya minnettar.
Bölge huzur ve sükun içinde... İçişleri Bakanlığınca, bölgede sükûn sağlandığı
için, Valiliğe, Jandarma komutanlığına teşekkür yazıları yazılır.
20.Aralık.1943
tarihinde Van Cezaevinde yatan İsmail Özay isimli bir mahkûm, TBMM’ne yazdığı
dilekçesinde; bu 33 kişinin kaçmalarının söz konusu olmadığını, bilerek
katledildiklerini iddia eder, olaydan yaralı olarak kurtulup İran’da yaşayan
kardeşinin affedilmesini ve olayın tahkikini talep eder.
Adalet
Bakanı Genelkurmay Başkanlığından kanunun adli takibinin yapılmasını talebine
karşı Mareşal Fevzi Çakmak’ın verdiği cevap yiğitçedir, Türk’çedir: “Ordu
komutanı o günkü şartların gereğini yapmıştır. Memleketin yüksek menfaati için
gerekli tedbirleri almıştır. Görevini yerine getiren bir komutanı mahkemeye
veremem. Böyle Şey olamaz.” Fevzi Çakmak’tan sonra Genel Kurmay Başkanı olan
Kazım Orbay’da aynı tavrı sürdürür. 1945 yılında 2. dünya savaşı sona erer. Her
şey normale dönüşür.
1946
seçimlerinden sonra Meclis'e giren Demokrat Parti milletvekilleri bu olayı
yeniden Meclis gündemine getirirler. Öne sürülen iddia şudur: "Çatışma
sırasında öldüğü iddia edilen 33 insan masumdu ve kurşuna dizildiler."
Olayı
soruşturmak üzere Mecliste araştırma komisyonu kurulur. Araştırma komisyonu o
yılların olağanüstü şartlarını, o olay sayesinde sağlanan huzur ortamını, 33
eşkıyanın ülkeye zararlarını, Mustafa Muğlalı’nın ülke sevgisini hiç dikkate
almaz. Kin ve intikam duyguları içerisinde hareket eder. Araştırma komisyonu
hiçbir siyasiye, hiçbir bürokrata suç yüklemez. Tek suçlu Orgeneral Mustafa
Muğlalı ile iki yedek subaylardır. Meclis Araştırma komisyonu kararından sonra
dava açılır ve 1947 yılında emekli olan Mustafa Muğlalı Paşa yargı önüne
çıkarılır.
Muğlalı
Paşa, yargılama boyunca bir Türk komutanına yakışır şekilde bütün sorumluluğu
üzerine alır ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamaz. “Bu subaylara emri
ben verdim, onların suçu yoktur. Yaptıklarım suç ise tek suçlu benim” der.
Hakimin “Ya emrinizi yerine getirmeseydiler” sorusuna “O zaman şakiler ben
kendim vururdum.” Cevabını verir.
Mustafa
Muğlalı Paşa Atatürk’ün silah arkadaşı olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü bu olay karşısında parmağını bile kıpırdatmaz. Ve mahkeme sonucu
gerçekten çok hazindir: Hayatını Türk Ordusuna ve Türkiye Cumhuriyetine adamış
olan Mustafa Muğlalı Paşa “33 masum(!) insanı öldürmek suçundan” ölüm cezasına
çarptırılır... Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilir... 33 tane eşkıyaya hak
ettiği cezayı verdiği için ödüllendirmesi gereken Mustafa Muğlalı Paşa, politik
yalakalığın, siyaset oyunlarının kurbanı oluyor. Türk yargısının siyasi
kararlarından birisi olan bu karar çok ilginçtir, tek mahkûmiyet Mustafa
Muğlalı içindir. Başka hiçbir kimse ceza almaz... Mahkeme, eşkıya artıklarının
ifadelerini Türk Askerinin ifadesine tercih etmiştir.
Mahkeme
sonrası Askeri Yargıtay bu kararı bozar. İkinci bir mahkeme dönemi başlar ama
bu durumu hazmedemeyen Mustafa Muğlalı Paşa bulunduğu cezaevinde kahrından 11
Aralık 1951 tarihinde, 70 yaşında iken vefat eder.
Bugün
karşı karşıya olduğumuz bölücülük belasının en güçlü tohumları, belki de
Mustafa Muğlalı Paşa’nın yargılaması ile atılmıştır.
Tam
bir Kuva-yı Milliyeci, tam bir Cumhuriyetçi, tam bir vatansever olan Türk
kahramanı, Mustafa Muğlalı Paşa’nın mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin..
Not:
“Sanık Kürsüsündeki Kahramanlar 2: Mustafa Muğlalı” Başlıklı yazımdan
özetlenerek alınmıştır.
2 Martta Meydana
Gelen Olaylar
1430
- Yıldırım Bayezit Han'ın damadı ve İslâm Alimi Emir Sultan vefat etti.
1918
Rize Rus işgalinden kurtuldu.
1918
- Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti, Nuriye İsmail (Canbulat) Hanım
Başkanlığında kuruldu. Cemiyet, Enver Paşa'nın eşi Naciye Sultan'ın
himayesindeydi. Cemiyet, bir yıl içinde 6247 kişiye yiyecek dağıttı.
1919-
6. Ordu eski Komutanı Ali İhsan Paşa, Haydarpaşa Garı'nda trenden iner inmez
İngilizler tarafından tutuklandı.
1919-
Kars'taki Güney-Batı Kafkas Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanı Fahrettin Bey
(Erdoğan), cumhuriyeti tanıtmak ve ihtiyaçlarını sağlamak üzere yanında bir
yetki belgesiyle Kars'tan Erzurum'a doğru yola çıktı.
1920-
Mustafa Kemal, Üçüncü Kolordu'dan Haçin'e (Saimbeyli) bir müfreze
gönderilmesini, buradaki kuvvetlerin sivil giydirilerek çarpışmaya sokulmasını,
yağma yapılmamasını ve silahsız Ermenilere hiç bir sebeple saldırılmamasını
istedi
1920
- İtilaf Devletleri temsilcilerinin İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığı
toplantıda, Türkiye'ye nasıl bir boyunduruk vurulacağı tartışılıyor. L. George,
Türkiye'de mali kontrolü nasıl yapacaklarını anlattı. Mali işlerin Türklerin
eline hiç bir şekilde bırakılmayacağı kararlaştırıldı
1921-
İstanbul'daki İngiliz Genel Karargahı'ndan İngiltere Askeri İstihbarat
Teşkilatı'na çekilen yıldırım telgrafta, Mustafa Kemal'in Bekir Sami Bey'e
dünkü telgrafla gönderdiği talimat hakkında bilgi verildi. Bekir Sami Bey'in 26
Şubat'taki sorularına Mustafa Kemal'in verdiği cevapta özetle, Konferans'ta Kürdistan
sorununu kabul etmediklerini, Sevr Anlaşması'nın kabul edilmesi yolundaki
önerilerin kesinlikle ve incelenmeden reddedileceği, Trakya ve İzmir' deki
nüfus incelemesinin, buraların Yunanlılar tarafından boşaltılması şartına
bağlanacağı, buralar boşaltılmazsa eninde sonunda silah zoruyla alınacağının
Konferans'a anlatılması istendi ve Konferans'tan yararlanmaya çalışırken,
İngiliz onurunu gözetmek gibi gerekçelerle aldatılmamak için çok dikkatli
olunması gerektiği, Bekir Sami Bey'in yetkilerinin Misak-ı Milli ile sınırlı
olduğu bildirildi.
1921-
Doktor Adnan Bey, Meclis İkinci Başkanlığı'na seçildi. İkinci Başkan Celalettin
Arif Bey, yeni anayasaya tepki olarak 24 Ocak'ta görevinden ayılmıştı.
1922-
Afganistan, Azerbeycan ve Sovyetler Birliği Büyükelçileri Meclisin Yeni Yasama
Yılını kutladılar.
1924
- Halk Fırkası'nın grup toplantısında, Şer'iye ve Evkaf Vekâleti'nin
kaldırılmasına ve öğretimin birleştirilmesine karar verildi.
1925
-Fethi Bey Hükûmeti’nin güven oyu almasının üzerinden henüz 5 gün geçmişli.
Grupta 60’a karşı 94 oyla güven kaybeden Fethi Bey ertesi gün Meclis’te
istifasını açıkladı. Paris elçiliğine atandı ve mebusluktan da ayrıldı
1927-
Takrir-i Sükun Kanunu’nun 2. Maddesini değiştiren ve kanunu iki yıl daha uzatan
kanun TBMM’de kabul edildi
1949-
Nuri KİLLİGİL’in Sütlüce’deki Silah ve Mühimmat fabrikasına yapılan sabotaj
sonucu, Nuri Paşa ve 28 fabrika çalışanı
vefat etti.
1950
- Van'ın Özalp ilçesinde hayvan kaçakçılığı yapan 33 kişiyi sorgulanmadan
kurşuna dizdirmek suçundan yargılanan emekli orgeneral Mustafa Muğlalı'nın
yargılanması sona erdi. Genelkurmay Askeri Mahkemesi Muğlalı'ya 20 yıl hapis
cezası verdi.
1956
- Cumhurbaşkanına hakaretten sanık Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker, 1
yıl hapse mahkûm oldu.
1960
- Necip Fazıl Kısakürek, Atatürk'ün hatırasına yayım yoluyla hakaret ettiği
gerekçesiyle 18 ay hapis cezası daha aldı.
1961
- Türkiye, demokratik özgürlükler konusunda Avrupa Konseyi'ne güvence verdi.
1973
- Türk basınını temsil eden dokuz kuruluş, "Fikir suçu çağ dışıdır"
görüşünde birleşerek, yürürlükteki kanunlarda değişiklik yapılmasının zorunlu
olduğunu açıkladılar ve basın suçlularının affedilmesini istediler.
1974
- Bazı gazeteler son zamların getirdiği yük nedeniyle sayfa sayısını azalttı,
günlük eklerin yayımına son verdi.
1974
- TRT Televizyonu, çarşamba hariç, haftanın her günü yayın yapmaya başladı.
1977
- Türkân Şoray, "Dünya Kadın Rejisörleri Festivali"ne katılmak için
Belçika'ya gitti.
1983
- Kapatılan Adalet Partisi Samsun Milletvekili ve eski Ulaştıma Bakanı Hüseyin
Özalp ile Sinop'un Erfelek ilçesi eski Belediye Başkanı Orhan Altay hakkında,
toplu silah kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla dava açıldı.
1984
- ABD Kongresi, Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanıncaya kadar Türkiye,
Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine yapacağı yardımları askıya aldı.
1984
- DİSK'e bağlı Yeraltı Maden-İş Sendikası'nın 25 yöneticisi hakkında, İstanbul
Sıkıyönetim Savcılığı tarafından dava açıldı.
1985
- Orly Havalimanı saldırısı davasında karar açıklandı. ASALA örgütü militanı
Varujan Garbisyan müebbet, Soner Nayır 15, Ohannes Semerciyan 10 yıl hapis
cezasına çarptırıldı. 15 Temmuz 1983 tarihinde Fransa'nın Orly Havalimanı'nda
ikisi Türk, 8 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının sanıklarına verilen
bu cezalarla ASALA, ilk defa ağır bir cezaya çarptırılmış oldu.
1988
- Azerbaycan'da Ermenilerle Azerilerin çatışmalarından sonra Sovyetler Birliği,
Azerbaycan'a askeri birlikler yolladı ve sokağa çıkma yasağı kondu.
1988
- İzmir Buca Cezaevi'nde ayaklanma çıktı.
1990
- Yıldız Üniversitesi'nde öğrenciler, 3,5 saat işgal eylemi yaptı. Eylemden
sonra 200 öğrenci gözaltına alındı.
1992
- Özbekistan ve Moldova, Birleşmiş Milletler üyesi oldu.
1994
- TBMM Genel Kurulu'nda, DEP'li Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan, Hatip
Dicle ve Sırrı Sakık ile bağımsız Mahmut Alınak'ın dokunulmazlıkları
kaldırıldı. Genel Başkan Hatip Dicle ve Orhan Doğan gözaltına alındı.
2004
- Birleşmiş Milletler'in yayımladığı rapora göre; Irak'ta kitle imha silahları
yok.
2020
- Çizgi romancı, Karaoğlan’ın yaratıcısı, film yönetmeni, senarist, film
yapımcısı Suat Yalaz vefat etti.
Yorumlar
Yorum Gönder