Ana içeriğe atla

Hamdi Martonalatı (Manastırlı Hamdi) ve 16 Mart

 


Günün Portresi

Hamdi Martonaltı

 Manastırlı Hamdi Bey 1891 yılında Manastır’da doğdu. Rüştiyeyi bitirdikten sonra 1911 yılında, Manastır’a bağlı Dere-i Bala kasabasında telgraf memuru olarak göreve başladı. 1912 yılında Manastır’ın Sırplar tarafından işgal edilmesinden sonra, annesi, babası ve kız kardeşi ile birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. 1919 yılında İstanbul Büyük Postane’ye telgraf memuru olarak atandı.

Manastırlı Hamdi’nin göreve başladığı 1919 yılında İzmir’e Yunan askerleri girmişti. İstanbul sokaklarında yabancı askerler dolaşmakta, İngiliz, Fransız gemileri Boğaz’da trafiği kontrol etmekteydi. Yabancı komiserler hükümet üzerinde nüfus sahibiydi. Refik Halit PTT Genel Müdürüydü. Refik Halit, Amasya Tamimi’nin telgrafhanelerden çekilmesini engellemeye çalışmış ama becerememişti. Bu olaydan sonra Refik Halit’in Kuvvâ-yı Milliye’ye karşı düşmanca tavrı daha da sertleşmişti.

Manastırlı Hamdi tesadüfü bir Telgraf Görüşmesi sonucu karşılaştığı Mustafa Kemal’in güvenini kazanmıştı. Nöbette olduğu her gün Atatürk’e ulaşıyor, onun bir emri olup olmadığını soruyor. Varsa emri yerine getiriyordu. Bu haberleşme 16 Mart 1920 tarihine kadar rutin bir şekilde devam etti.

16 Mart 1920 günü ve sonrasında gelişen olayları Nutuk’tan okuyalım.

“Efendiler, 1920 senesi Mart ayının 16. günü öğleden evvel, saat onda, makine başında şöyle bir telgraf verildi:

Ankara’da: Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne İstanbul, 16/3/1920

Bu sabah, Şehzadebaşı’ndaki Muzıka Karakolu’nu, İngilizler basıp oradaki askerlerle İngilizler çarpışarak sonunda şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize sunulur.”

Manastırlı Hamdi

Ben, bu telgrafın altına kurşun kalem ile “Tez elden kolordulara benim imzamla… M. Kemal” işaretini koyduktan sonra bu telgrafı verenden sormaya başladım. Manastırlı Hamdi Efendi durmadan bilgi vermeyi sürdürdü. Bizim en güvenilir bir arkadaşımız var ki yalnız o değil, herkes, yani her gelen söylüyor. Şimdi de Harbiye’nin işgalini haber aldık. Hatta Beyoğlu telgrafhanesinin önünde İngiliz askeri olduğunu fakat telgrafhaneyi işgal edip etmeyeceği bilinmiyor. Bu sırada efendiler; Harbiye telgrafhanesinde, memur Ali bilgi vermeye başladı: “Sabah İngilizler basarak altı kişi şehit ve on beşkadar da yaralı var. Şimdi, İngiliz askerleri dolaşıyor. Şimdi, işte, İngiliz askerleri bakanlığa giriyorlar. İşte içeri giriyorlar. Nizamiye kapısına. Teli kes İngilizler buradadır.”

Yeniden Manastırlı Hamdi Efendi bizi buldu. Paşa Hazretleri; “Harbiye telgrafhanesini de İngiliz deniz askeri işgal edip teli kestiği gibi bir taraftan Tophane’yi işgal ediyorlar. Bir taraftan zırhlılardan asker çıkarıyorlar. Durum çok ağırlaşıyor efendim. Sabahki çarpışmada altı şehit, 15 yaralı vardır. Paşa Hazretleri. Yüksek emirlerinizi bekliyorum. 16 Mart 1920, Hamdi.”

Hamdi Efendi devam etti: Sabahki, bizim asker uykuda iken, İngiliz deniz erleri karakola gelip işgal etmekte iken, askerimiz uykudan şaşkın kalkınca çarpışmaya başlanılıyor. Sonunda bizden altı şehit, on beş yaralı olup bunun üzerine önceden kötülüğü tasarlanmış ki hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp Beyoğlu bölgesini ve Tophane’yi işgal edip bir taraftan Harbiye Nazırlığını işgal etmişler, hatta şimdi ne Tophane ve ne de Harbiye telgrafhanesi bile bulunamıyor. Şimdi de haber almış olduğuma göre Derince’ye kadar yayılıyormuş efendim. İşte Beyoğlu Telgrafhanesi de yok. Orasını da işgal ettiler galiba. Allah korusun. Burasını işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri geldiler. Kovmuşlar. Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım efendim.

Hayati Bey merhum, benim, ilk haber telgrafı üzerine yaptığım işarete uyarak verilen bilgileri özetlemiş. Rumeli ve Anadolu’daki bütün komutanların adreslerine çektiriyordu. Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne’ye çektirilmesini söylemiştim

Hamdi Efendi: Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne’ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazır ettirdik.

Hamdi Efendi’den: Mebuslar için bir haber aldınız mı? Mebuslar Telgrafhanesi haberleşme yapıyor mu? Diye sordum. Hamdi Efendi: Evet yapıyor. 14 üncü Kolordu Komutanı burada. Paşa istiyordu verelim mi? Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi’nin sözünü işitemedik. İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğu kanısına vardık. Bu vatansever ve yiğit kişi, Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul’da geçen acı olaylardan haber almak için kim bilir ne kadar beklemek zorunda kalacaktık. İstanbul’da bulunan bakan, mebus, komutandan, örgütlerimizdekiler içinden bir kişi çıkıp zamanında bize haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki tümünü şaşkınlık ve korku kaplamıştı. Bir ucu Ankara’da bulunan telin İstanbul’da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir hâle gelmiş oldukları yargısına varmak bilmem ki doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan kendisi Ankara’ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğunu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğum teşekkürü burada herkesin önünde belirtmeyi millî ve vatanî ödevlerimden sayarım.”

PTT Genel Müdürü Refik Halit (Karay) Manastırlı Hamdi’nin İstanbul’un işgalini Ankara’ya bildirdiğini öğrenince, aynı gece (16 Mart 1920) Manastırlı Hamdi’nin görevine son verir.

Manastırlı Hamdi Bey için şimdi yapacak tek şey kalmıştır, millî güçlere katılmak üzere Ankara’ya gitmek. İstanbul-Mudanya hattında işleyen Paşabahçe gemisinin kaptanının Anadolu’ya geçmek isteyenlere yardımcı olduğunu öğrenen Manastırlı Hamdi, kaptanla görüşür ve vapurda ateşçi olarak gösterilmek suretiyle Mudanya’ya, Mudanya Kaymakam Vekili ve Liman Reisi Hamdi Bey’in yardımlarıyla da Bursa’ya geçer.

Bursa’dan, Ankara’ya bir telgraf çekerek, ne yapması gerektiğini sorar. Telgrafına cevap beklerken İstanbul Hükümetine bağlı polislerce tutuklanarak, Mudanya’dan İstanbul’a giden bir Yunan gemisi ile İstanbul’a geri gönderilir. Vapur İstanbul’a gelince bir fırsatını bularak kaçar.

Mustafa Kemal, Manastırlı Hamdi Efendi’nin tutuklandığını haber alınca, Bursa’da 56. Fırka Komutanı olan Bekir Sami Bey’e Manastırlı Hamdi Bey’in kurtarılarak Ankara’ya getirilmesi talimatını verir.

Bekir Sami Bey’in talimatıyla İstanbul’daki Kuvvâ-yı Milliyeciler Hamdi Bey ile temasa geçerler. Bir gemi ayarlanır. Manastırlı Hamdi, gemide kiraz küfeleri arasında oluşturulan bir bölmede Mudanya’ya gelir.

Manastırlı Hamdi Efendi, Ankara’ya geçebilmek için önce Bilecik’e, oradan da Eskişehir’e geldi. Eskişehir’de iki gün kaldıktan sonra, nihayet Ankara’ya ulaştı.

Ankara’ya gelir gelmez, Ziraat Okulu’ndaki Heyet-i Temsiliye Karargâhı’na geldi. Orada Atatürk’ün huzuruna çıkarıldı. Atatürk Manastırlı Hamdi’yi Ankara’daki karargâhta oluşturulan telgrafhanede görevlendirdi.

İsmet Paşa, Manastırlı Hamdi’yi Batı Cephesi Karargâhı’na telgrafçı olarak almak ister ve bu isteğini Mustafa Kemal Paşa’ya iletir. Mustafa Kemal’in; “Ben Hamdi’ye karışmam. O istediği şekilde çalışır. Razı edebilirsen götür.” demesi üzerine, İsmet Paşa’nın teklifini emir telakki ederek kabul eden Manastırlı Hamdi, savaş sona erene kadar Batı Cephesi Karargâhı’nda telgrafçı olarak görev yapar.

Kurtuluş Savaşı Türk Milletinin galibiyetiyle sonuçlanır. Cumhuriyet ilan edilir. Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti tüm dünyaya kabul ettirilir. Devrim kanunları art ardına kabul edilir. Bunlardan birisi de Soyadı Kanunu’dur. Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra TBMM Mustafa Kemal Paşa’ya ATATÜRK soyadını verir.

Atatürk de bazı silah ve mesai arkadaşlarının soyadlarını bizzat verir; İsmet Paşa’ya İNÖNÜ, Fahrettin Paşa’ya ALTAY, Nuri Bey’e CONKER, Mahmut Esat Bey’e BOZKURT…

Atatürk’ün soyadını verdiği kişilerden birisi de Manastırlı Hamdi Bey’dir. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’un işgalini Ankara’ya bildiren Hamdi Bey’e Atatürk o günün anısına MARTONALTI soyadını verir.

Savaştan sonra, İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Manastırlı Hamdi, İstanbul-Kartal telgraf memurluğu, Akşehir telgraf memurluğu, Ankara Yenişehir Postahane Müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Sağlığı bozulunca kendi isteğiyle Konya PTT Müdürlüğüne 1. Sınıf Memur olarak atandı. Konya’da ilkokul öğretmeni Nesibe Hanım ile evlenen Hamdi Martonaltı’nın iki oğlu bir kızı oldu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya’ya her gelişinde Manastırlı Hamdi onun ziyaretine giderdi. Bir keresinde küçük oğlunu da yanında götürmüştü. Çocuğun zekâsından, davranışlarından etkilenen Atatürk, Hamdi Bey’in çocuğunu evlat edinmek ister. Ama çocuğuna çok düşkün olan Nesibe Hanım izin vermez.

Sağlık durumu bozulduğu için 1941 yılında emekli olan Hamdi Martonaltı, 09 Aralık 1945 tarihinde Konya’da vefat etmiştir.

 

16 Martta Olan Olaylar

1848 - Öğretmen Okulları Kuruldu.

1914 - Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi, Şeyhülislam olarak atandı.

1919- Edirneliler bir kitapçık yayımladılar. Belgede Doğu ve Batı Trakya nüfusunun çoğunluğunu Türklerin meydana getirdiği belirtiliyor. Kitapçık Venizelos'a hitap eden şu cümle ile bitiyor: "Kendinizi Türklere düşman etmeyiniz. Bugünden çok yarını düşününüz. Yarın biz bize kalacağız."

1919- Damat Ferit Paşa, güvendiği kişileri Senato'ya alıyor. Mebuslar Meclisi 2 ı Aralık' ta feshedilmiş, fakat Senato açık kalmıştı. Padişah ve Damat Ferit, Senato Başkanı Ahmet Rıza Bey'in çalışmalarından da memnun olmadıklarından görevden alınacak yerine Mustafa Asım Efendi, Başkan yardımcılıklarına da Aristidi Paşa ve Azeryan Efendi atanacaktır. (Düşünebiliyor musunuz, Yunanistan ile savaşırken Senatonun Başkan Yardımcılıklarına iki Rumu atayan Padişah)

1920- İngiliz, Fransız ve İtalyan Yüksek Komiserleri, sabah erkenden Başbakan Salih Paşa'ya bir nota vererek saat ondan itibaren İstanbul'un işgal edileceğini bildirdiler. Notada, Mustafa Kemal ile öteki milli liderlerin hemen reddedilmesi isteniyor, Kilikya'da benzer olayların devam etmesi halinde barış şartlarının daha da sertleştirilebileceği bildiriliyor. Salih Paşa, verdiği cevapta İstanbul'da asayişin tam olduğunu belirtti. Anadolu'da Hıristiyanların katledildiği iddiasını reddetti ve işgali protesto etti.

1920- İtilaf Devletleri, Kuvayı Milliye'nin saldırılarını artırdıklarını ileri sürerek İstanbul'u resmen işgal ettiler. Şehzadebaşı Karakolu'nda 6 Türk askeri öldürüldü, haberleşmeye el kondu, hükümet daireleri denetim altına alındı. Telgraf Memuru Manastırlı Hamdi Efendi, işgali anında Ankara'ya bildirdi. Yüksek Komiserlerin İstanbul sokaklarına astıkları ve illere gönderdikleri bildiride: “İttihatçılar, Türkiye'yi savaşa sürüklediler ve yenildiler. İttihatçı fikir güdenler, sözüm ona bir milli teşkilat kurup yeniden savaş devri açtılar. Bunun içinİstanbul geçici olarak işgal edildi. İstanbul, Türklerden alınmayacak, saltanat yıkılmayacaktır; karışıklıklar artarsa bu niyet değişebilir.” Denildi.

1920- Padişah'ın dünkü daveti üzerine Rauf Bey, Hoca Vehbi Efendi, Abdülaziz Efendi, Mebuslar Meclisi'ni temsilen Saray'a gittiler. Milletin mücadeleye kararlı olduğunu ve sonuna kadar devam edeceğini bildirdiler. Vahdettin Meclis'te sözlerine dikkat etmelerini öğütledi. İngilizlerin isterlerse yarın Ankara'ya gidebileceklerini ileri sürdü ve "Bir millet var, koyun sürüsü, ona bir çoban lazım; o da benim" dedi.

1920- Ankara, Manastırlı Hamdi Efendi'den aldığı İstanbul'un işgal edildiği haberini bütün vali ve kumandanlara, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şubelerine bildirdi. Temsil Kurulu adına Mustafa Kemal'in imzasıyla gönderilen genelgede, bütün dış dünya ile ilişiğin kesilmesi, postanelere el konulması, şüpheli mektupların açılması, Hıristiyan halka iyi davranılması istendi. Mustafa Kemal başka bir genelgesinde, İtilaf Devletleri temsilcileriyle meclislerin başkanlıklarına, tarafsız devletlere protesto telleri çekilmesini, gösteri toplantıları yapılmasını istedi.

1920- Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Kurulu adına Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri temsilcileri ve Meclis başkanları ile ABD ve tarafsız devletlerin dışişleri bakanlarına çektiği telgrafta, İstanbul'un işgal edilmesini protesto etti. Protesto metninde "Bu son yumruk, yirminci yüzyıl uygarlık ve insanlığının kutsal saydığı bütün ilkelere, özgürlük, yurt ve millet duygusu gibi bugünkü insan topluluklarının temeli olan bütün ilkelere indirilmiştir. Hiçbir güç bizi yaşamak hakkımızdan yoksun bırakamaz" dendi. Öteki İtilaf Devletleri'yle önemli çelişkileri olan İtalyanlar, bu bildiriyi Antalya'daki telsiz istasyonlarıyla bütün dünyaya duyurdular

1920- İngilizlere misilleme amacıyla, Erzurum'daki İngiliz Kontrol Karargahı dağıtıldı. İngiliz bayrağı indirildi. Albay Rawlinson "Erzurum halkının galeyanından korunması" gerekçesiyle tutuklandı.

1921-Türk-Sovyet Dostluk ve Yardım Anlaşması: Türkiye adına Ali Fuat Paşa, Yusuf Kemal Bey ve Rıza Nur; Sovyetler adına Çiçerin ve Rusya Merkez Yürütme Komitesi üyesi Celal Korkmazof tarafından imzalanan, bir önsöz, 16 madde ve 3 ekten oluşan anlaşmaya göre, Sovyetler Misak-ı Milli'yi tanıyor.

1921- Düşmanın deniz faaliyetlerini gözetlemek ve vurmak, deniz ulaştırmasını kolaylaştırmak amacıyla Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı Bahriye İzci (BİZCİ) Grubu kuruldu

1922- TBMM Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan-Gürcistan arasında yapılmış olan 1 3 Ekim 1921 tarihli Kars Anlaşması 3 çekimser, 12 red oyuna karşı 172 oyla, Türkiye ile Ukranya arasında 2 Ocak 1922' da yapılmış anlaşma ise 1 redde karşı 177 oyla kabul etti.

1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun (3 Mart) kabulünden sonra medreseler kapatıldı.

1932 - Ankara Demirspor kuruldu.

1964 - TBMM'de gizli yapılan olağanüstü toplantıda, Hükümete gerektiğinde Kıbrıs'a müdahale yetkisi verildi.

1971 - Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan, Sivas'a bağlı Gemerek'te jandarmayla girdikleri çatışma sonunda yakalandı.

1972 - Cumhuriyet Senatosu; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkındaki idam kararını onayladı.

1978 - 16 Mart Katliamı: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde öğrencilere yönelik bombalı saldırıda 7 öğrenci öldü.

1993 - Avrupa Kulüpler Kupası'nda finale yükselen ilk Türk basketbol takımı Efes Pilsen, Yunanistan'ın Aris takımına yenilerek ikinci oldu: 50 - 48.

1994 - TBMM tarafından dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra gözaltına alınan beşi DEP'li altı milletvekili, Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci maddesine muhalefet ettikleri gerekçesiyle DGM'ye sevk edildi. Vatana ihanetle suçlanan milletvekilleri, tutuklanarak cezaevine konuldu.

1996 - Profesör İlhan Arsel'in "Biz Profesörler" adlı kitabının davasında Savcı Abdurrahman Yılancı, Hakim Yücel Yurdakul'u taraflılıkla suçlayarak reddetti. Savcının Hakimi reddetmesi Türk adliye tarihinde ilk kez gerçekleşti.

2004 - Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun Karadon maden ocağındaki grizu patlamasında, 8 Çinli işçiden 5'i öldü, 3'ü yaralandı.

2014 - Kırım, tartışmalı bir referandumla Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya geçmeyi kabul etti.

 

 

 

Yorumlar

Son bir ayda en çok okunanlar